Okay Tiryakioğlu
Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır Seferi devam ederken, Portekizlilerin Hazreti Peygamber'in kabrini açma ve mübarek naaşını kaçırma planları yeniden mi gündeme geliyordu? Eğer öyleyse, bu menfur girişimin arkasında yatan sebepler neydi ve buna kim mani olacaktı?
Vehimi Orhun Çelebi önderliğindeki Hilaliler, bu defa Portekizli Amiral Alfonso d'Albuquerque ve Vatikan istihbarat örgütü Demir Haç'a karşı unutulmaz bir mücadeleye girişiyor.
Bu kıyasıya mücadele içinde Vehimi ve Çelik Hilal üyeleri Hazreti Peygamber'in mübarek bedenlerini muhafaza etmek için nasıl çalışacak?
Sahip olanın daimi bir muzafferiyeti kucakladığına inanılan Hazreti Davut'un kılıcını İstanbul'a getirebilecekler mi?
Onunla seyahat edenlerin bereketli güney denizlerinde görünmez olarak dolaşacağı efsanesindeki Cantino Haritası'nı ele geçirebilecekler mi?
Türkiye'nin en çok okunan tarihî romanlarının yazarı, okurları tarafından "günümüzün Peyami Safa'sı" olarak anılan Okay Tiryakioğlu, bu romanıyla tarihte çok önemli bir tuğlayı yerine yerleştiriyor.
Kitaptan Alıntılar
"Yaradan aynı hamurdan yoğurmuş efendimle beni. O kanun, nizam ve vicdanın aydınlık tarafında var olmayı başarmış; ben ise karanlık tarafın çürümüş çocuğuyum."
"Nice fırtınalardan geriye kalanız biz... Bin yılların tortusuyuz... Bin yılların gecesini yaşıyoruz, tam bin yıldır..."
"Fitne bir yiğidin bileyi taşıdır, kılıcını ne tarafta karşı keskin edeceğine karar verirken er kişi yalnız yüreğine danışır."
"Gördüm ve anladım ki bir kenti tanımak, en az bir insanı tanımak ve anlamak kadar güç. Ama gerisinde bir gülüş olursa insanın... Bir gülüş takip ederse onu uyanıkken ve uykularında. Yükümlülüğü olmayan, sorumluluk taşımayan, sade ve basit bir tebessüm... O zaman hayat daha kolaylaşıyor."